Kalenin yanında, Ali Nacar Camii ile Düven Arkası denilen yer arasındaki bölgeye, tabaklık mesleğiyle uğraşan esnaf grubu bulunduğu için Tabakhane denirdi. Tabakhane’nin üst tarafında Söğütlü Kahve vardı. Bu kahvede deri mezatları olur, açık artırmayla satış yapılırdı.
Deri; koyun, keçi, sığır ve camıştan elde edilirdi. Her bir hayvan derisi farklı kalitelere ayrılırdı. Sığır ve camış derisi ”gön” denilen ayakkabının iç kısmı ve yemeninin tabanında, eskiden para etmeyen koyun derisi ise genellikle ayakkabının iç astarı ve yüzünde kullanılırdı. Oğlak derisi kullanılan ayakkabılar yumuşak olduğundan çok talep edilirdi. Kalın olan teke derisi ise yemeninin yüz kısmında ”şahtiyan” denilen kısımda çok kullanılırdı.
Tuzlanmış olarak kasaptan gelen deriler; ”sile” isimli büyük havuzlarda yıkanırdı. ”Sama” denilen kireç ve zırnığa yatırılıp bekletilerek tüy ve pislikten arındırılırdı. Temizlik işleminde ”karasusak” adı verilen büyükçe bir külek kullanılırdı. Daha sonra ”tırpan bıçağıyla” derinin ilk etleri sıyrılırdı. Başka bir sileye ”puhare” denilen ocaklıkta kaynatılan sıcak su doldurularak içine sumak yaprağı ve it pisliği konulurdu. Sumak yaprağındaki tanen maddeleri deriyi pişirirdi.
Sonrasında deri tekrar yıkanarak kurutma işlemine geçilirdi. Alleben deresindeki bentlerle her dükkâna su çekilirdi. Derilerin yazın kurutulmasında bir sıkıntı yoktu, tabakhanenin çevresine serilirdi. Kışın kurutulması oldukça meşakkatliydi. Deriler omuzlara alınarak Hacıbaba mevkiine götürülür, serilip kurutulurdu.