Boyacılar, dokumada kullanılacak ipliklerin boyama işini yaparlardı. Öncelikle mahsere kazanı gibi tek parça büyük demir ve bakır kazanlarda yağ adı verilen 7 çeşit madde karışımına ipler atılarak evvela yağlanırdı.
Ardından zırnıklı-kükürtlü boya ile boyanırdı. İp, zırnıklı (tabiatta bulunan arsenik sülfür) boyadan çıkar çıkmaz hemen yıkanmalıydı yoksa ipler yanardı.
Küplerin içinde boyanın rengine göre bekletilirdi. Turuncu, sarı, açık mavi, gri gibi açık renkler bozulma riski nedeni ile fazla bekletilmezdi. Lacivert, siyah, kahverengi gibi renkler ise bir güne kadar bekletilirdi. Zırnıklı-kükürtlü boya için daha dayanıklı olduğu için demir kazanlar kullanılırdı.
Eğer zırnıklı-kükürtlü boyalar kullanılırsa boya akmaz, solmaz, sağlam kalırdı. Boyadan sonra soğuk suya atılır, ezilirdi. İp eğer iyi ezilmezse boya düzgün dağılmazdı. Ezildikten sonra düzgünce içine işlesin, kalan sular süzülsün diye üç defa zincirlenir ve ip çileleri boya kazanının üzerine dizilirdi. Çileler süzüldükten sonra yere atılır ve olanca güçle sıkılırdı. Kurutma işlemi için kâhgeci fırınları da kullanılırdı. Bu kullanım ve yer işgali için fırınlara ücret ödenirdi.
Eski dönemlerde, bitki kökleri, tohumlar, özellikle sumak yaprağı ve ceviz kabuğundan boya yapılarak boyamada kullanılırdı. İlerleyen yıllarda bu boyama yönteminden vazgeçilerek boya fabrikaları kuruldu ve kimyasal maddelerle yapılmaya başlandı.